20 Haziran 2016 Pazartesi

Sözlü Tarih

Sözlü tarih bilinmeyeni ortaya çıkarmak sır olan şeyleri açık etmek yani kısacası bir veri yokken aydınlatma ve kanıtlama şeklidir. Sözel olduğu için hafızada kalması zordur. Yani tarihin zor bir alanıdır. Modern tarihten öncesi toplumların sözlü yetenekleri oldukça güçlüdür. Sözlü tarih yazılı kaynakların yokluğunda devamlılık sağlayan önemli bir alandır. Fakat kötü olan şudur ki sözlü tarihten yazılı tarihe geçişte her şey yazılı tarihe aktarılamamıştır. Bu alan yazılı tarihin unutturduğu ancak toplumun hafızasında yer edinmiş olayların tarihin bir uğraş alanı haline gelmesini sağlamıştır. Sözlü tarih zaman içerisinde belli dönüşümlere uğramıştır. Bu teknolojinin gelişmesiyle birlikte daha da ortaya çıkmıştır. Sözlü tarihin kötü yanı, kayıtlara geçerken yüzde yüz doğru olmamasıdır. Teknolojinin gelişmesiyle sesli kayıt cihazlarının artmasıyla bu alanda gelişim sağlamış ve tarih bilimine önem katmıştır. Önceden anlatıcının hikâyesini not almak gerekirken günümüz teknolojisiyle buna gerek kalmamıştır. Not alırken maalesef her şeyi tam olarak yazmak imkânsızdır. Buna proto sözlük denilmektedir. Sözlü tarihin kurucusu Paul Thomson’dur. Geçmişin tarihi adlı eseriyle sözlü tarihin yerini bir kez daha göstermiştir. Sözlü tarih Türkiye’de 1990’lı yıllarda başlamıştır. Tarih vakfı öncülük etmiştir. Son 25 yılda televizyon sözlü tarih alanını etnik, dini, toplumsal cinsiyet ve sınıfsal üzerine yaptığı çalışmalar ortaya çıkmıştır. Sözlü tarih alanına her ne kadar sözlü denilse de okuyucularının karşısına yazılı olarak çıkmaktadır. Ayrıca sadece sözlü kaynaklara başvurmaz. Sözlü tarih alanında çalışırken verilmesi gereken en önemli mesaj ‘herkesin bir tarihi’ olduğudur. Sözlü tarih alanında çalışırken her ailenin mekânın ve toplumun bir tarihi olduğunu ve bu tarih bilgisine de insanlarla konuşarak ulaşılabileceğidir. Konuşulacak olan konunun bağlamını kapsamını ve uzantılarını bilmek konuşmacıyı rahatlatır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder